31 Ağustos 2016 Çarşamba

BODRUM MASALI


Herkese Merhaba,
İlk dizi yorumumu Bodrum masalı ile başlatmak istiyorum.



Fragmanları izlemeye başladığımdan beri ilgimi çekip başlasa da izlesem diye düşündüğüm dizi.
Önce kimler diziyi varetmiş, kimler oynamış, karakterlerin isimleri ve konusu neymiş öğrenelim.

Yönetmen: 
Mehmet Ada Öztekin

Senarist:  
Başar Başaran, Emre Özdür

Oyuncular: 
Timuçin Esen (Faryalı), Şevval Sam (Yıldız), 
Murat Aygen (Evren), Toprak Sağlam (Gözde),
Alperen Duymaz (Ateş), Hilmi Cem İntepe (Kelebek),
Ezgi Şenler (Aslı), Dilan Çiçek Deniz (Su), 
Bora Cengiz (Cenk), Serel Yereli (Alara)


Masalımız İstanbul’da başlasa da Ergüven’lerin iflas etmesinden sonra Bodrum’a yerleşiyorlar ve orada devam ediyor.
Bodrum’da kalan kırık, dökük eve yerleşerek yepyeni bir hayata başlıyorlar.
O kadar malı mülkü nasıl kaybetmiş Evren Ergüven bilemiyorum ama Bodrum’da karısının üstüne olan son oteli satmak için Yıldız’ı ikna etmeye çalışıyor. 

Yıldız’ı ikna edemeyen Evren, çocukların aklına girerek otel satılırsa İstanbul’a geri döneceklerini söylüyor.
Yıldız çocukları için çabalayan bir karakter. Evren ile neden evlenmiş onu merak ediyorum.
Faryalı ile ayrılmasında Evren’in de bir parmağının olduğunu düşünüyorum ama izleyip göreceğiz.
Şevval Sam yaşı ilerledikçe daha da güzelleşmiş. O çekingen, masum bakışları hâlâ var.
Yıllardır kardeşi ve sevgilisi ile birlikte çalıştığı oteli satmaya karar vermesi Faryalı'nın hayatından neleri götürecek ya da neleri getirecek?
Timuçin Esen’in doğal oyunculuğu her karakterine yansıyor. Bugüne kadar izlediğim tüm dizilerinde çok başarılı işler çıkardı.
Ateş oğlan; Zenginliğin her halini yaşamış, tuvaletin tamir parası için Aslı’nın deyimi ile ırgatlık yapması fakirliğe hemen alıştığını gösteriyor. Bodrum’da kırık dökük evde yaşamak pek zor gelmeyecek gibi Ateş’e. Alara ile aşkları gerçekçi görünüyor şimdilik. Her ne kadar Aslı ile uyumlarını daha çok sevsem de sevenlerin arasına girmiyorum. Bekleyip göreceğiz gerçek aşkları. Gerçi Alara’nın babası aralarına girmeye başladı bile. Alara demişken Serel Yereli’nin dizide seslendirmiş olduğu şarkıyı linkte bulabilirsiniz.



Alperen Duymaz‘ı daha önceki dizisinde izlediğimde  kendisinde star ışığı olduğunu fark etmiştim. Bu dizide yolu açık. Hep daim olur inşallah. Dizide en sevdiğim karakter olur kendileri.
Aslı; bizim portakal kokulu kız, Ateş oğlana abayı fena yakmış. Hele ki o havuzda Ateş ile Alara’yı gördükten sonraki hayal kırıklığı çok hüzünlüydü.
Ezgi Şenler’i ilk kez izliyorum ekranlarda. Ama kendine has bir  doğallığı var.
Yeteneği aşikâr. Kendisini daha da geliştirir eminim.

Kelebek Su’ya kapıldı ama Su’da ne kadar zaman yaşayabilecek? Gerçi Su’yun gözü Cenk’ten başkasını görmüyor şu an. Cenk’in kendisini aldattığını bir şekilde öğrenip Kelebek’e gitmek için geç kalmaz umarım.
İlk iki haftayı başarılı bir şekilde geçiren Bodrum Masalı’nın macerası yeni sezonda da devam eder umarım. Tüm ekibe bol şans.

* Bodrum Masalı her Perşembe 20:00'da Kanal D'de. 

Hepinize keyifli okumalar.



instagram: @gulkcbyk
twitter: @glkcbyk

28 Ağustos 2016 Pazar

Seviyor Sevmiyor

İlk yazıma çok sevdiğim bir dizi ile başlamak istedim. 
İzlerken sıkılmadığım, ne zaman yeni bölüm gelecek diyerek günleri saydığım Seviyor Sevmiyor, size ilk tavsiyem olsun. :)

Buyrun önce bir özet:
(Özet alıntıdır)
Deniz (Zeynep Çamcı) küçükken son derece varlıklı bir ailenin kızıydı. Güzelliği ve popülerliğiyle okulun göz bebeğiydi. Yiğit (Gökhan Alkan) de okuldaki herkesin alay ettiği gözlüklü, kısa boylu ve şişman çocuktu. Bu ikilinin yolları ortaokuldayken kesişir. Yiğit, herkes tarafından dışlanmasına rağmen Deniz ona kol kanat gerer. Aralarında unutulmaz bir bağ oluşur. Deniz, Yiğit'in ilk arkadaşı ve ilk aşkı oluverir. Ancak Yiğit 15 yaşındayken babasıyla birlikte Amerika'ya taşınmak zorunda kalınca ayrı düşerler. Sonrasında Deniz'in hayatında başka değişimler de olur. Ailesinin matbaa şirketi iflas eder önce. Ardından o zamana kadar annesinden aldığı güzel genler gider, yerine babasının pek de güzel olmayan genleri gelir. Deniz o muhteşem güzelliğini de kaybeder. Şansı bir türlü yaver gitmeyen Deniz, üniversiteden sonra iş de bulamaz. 29 yaşına geldiğinde, kendi deyimiyle hayatı ıskalamış olur. Yiğit ise bu zaman zarfında zayıflar, son derece yakışıklı birisi olur. Bu da yetmezmiş gibi kariyerinde yükseldikçe yükselir.

* * *



Deniz karakterinin enerjisi izlerken sizi sizden alacak, tavırları gülme garantili. 
Bir yandan da, çocukluk aşkı Yiğit'le olan anıları, o anılara olan bağlılığı esas kızımızı oldukça sevilesi kılıyor. 
Deniz ve Yiğit'in yıllar sonra birbirlerini yeniden bulması, Deniz'in cesaret edemeyip kendi yerine en yakın arkadaşını Yiğit'in karşısına çıkarması, 
aynı zamanda çalışmaya başladığı Go Flamingo Türkiye dergisinin başına geçen Yiğit'in onu bir başka Deniz Aslan zannetmesi ve daha fazlası oldukça izlemeye değer.

Bu arada sözde çirkinleştirilmeye çalışılan Zeynep Çamcı her hali ile ne kadar güzel değil mi? :)





Yiğit ilk bölümden bugüne yavaş yavaş sempatimizi kazanıyor. 
1. Bölümde tam bir soğuk nevale olan Yiğit bey'i, 6. Bölümde sırıtırken buluyoruz. 
O da Deniz'i hiç unutmamış fakat şimdilerde Deniz diye tanıdığı kişi aslında Deniz'in en yakın arkadaşı olunca biraz kafası karışıyor doğal olarak.
Gizemli beyimiz gittikçe kendini aşacak ve istediğimiz kıvama gelecek gibi duruyor.


Deniz'in en yakın arkadaşı İrem (Gonca Sarıyıldız), dostluğu, kardeşliği, aileyi Deniz'de bulmuş adeta. Şimdi Deniz sayesinde bir de aşık oldu iyi mi? 
Üstelik Deniz'in bundan haberi yok. İrem'in yaşadığı ikilemi izlemek oldukça ilginç.
Daha önce hiç sahip olmadığı bir duyguyu mu, yoksa arkadaşlığı mı ağır basacak? 

Tuna (Yiğit Kirazcı), benim dizide en sevdiğim karakter. Değişik bir adam. 
Hani böyle neşeli, hayatı takmayan, hiç bir şeyi umursamayan insanlar vardır ya, işte Tuna onlardan. Bu tavırların altında sakladığı hikayesini, en başından beri sezdiğim tahminlerimin ortaya çıkacağı günü merakla bekliyorum. Bu yüzden onu izlemek ayrı bir keyif.

Hikayenin oldukça güzel işlendiğini, hiç firesiz ilerlediğini görmek beni çok mutlu ediyor, zira ''yazılan'' bir çok senaryo çok yönlü ilerlemediği için soğuyorum ve izlemeyi bırakıyorum.

Kendi adıma böyle devam etmesini diliyor ve 7. Bölümü izlemeye gidiyorum. :)


Not: Her Pazar 20'de Atv ekranlarında.


instagram: @elifsblue
twitter: @esentuerk

12 Ağustos 2016 Cuma

TÜRK DİZİLERİNİN UNUTULMAZ ANNELERİ

ALİYE (SANEM ÇELİK – ALİYE)
















“Çocuklarım olmadan asla!” demişti. Bir anne, anneliğini daha nasıl anlatabilirdi ki? Aliye çocukları için yaşayan, onlar için yapabileceklerinin sınırı olmayan, Türk televizyon tarihinin en onurlu ve en dik duruşlu annelerinden biriydi. Yayınlandığı dönemde adeta fırtınalar estirmiş, reyting rekorları kırmıştı. Az ağlatmamıştı seyirciyi. Dizinin finalinde onu çocuklarıyla yeni bir hayata başlarken görmek hem Aliye’ye hem de sadık seyircisine verilebilecek en güzel ödüldü.



CEMİLE (AYÇA BİNGÖL – ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ)
















“Türk televizyonlarında gelmiş geçmiş en cefakâr anne kim?” deseler, hiç düşünmeden aklıma gelen ilk isim Cemile olurdu. Uzun süre ekranlarda kalarak, dramı dibine kadar yaşatan “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisinin hiç şüphesiz en iz bırakan, uğruna en çok göz yaşı dökülen karakterleriydi Cemile. Kocası Ali Kaptan’ın zorbalıklarına rağmen çocukları için her zorluğa göğüs geren Cemile, üzerine birde ihanete uğramış ve hatta hapse düşmüştü. Sonunda kocasından boşanarak kendi ayakları üzerinde durmayı başarmış güçlü bir kadına dönüşmüştü.


FİRDEVS YÖREOĞLU (NEBAHAT ÇEHRE – AŞK-I MEMNU)






















Güce ve maddiyata düşkünlüğüyle tanıdığımız hırslı ve ihtiraslı bir kadın. Evet, kadın. Bu listede, anneliğinden önce kadınlığı gelen tek karakter. Firdevs Yöreoğlu. “Aşk-ı Memnu” nun unutulmaz karakteri. Dizinin finalinin üzerinden 6 sene geçmesine rağmen “ Aptallık etme!" cümlesiyle hafızalarımızdaki yerini sıcağı sıcağına korumakta.


HANIM (TÜRKAN ŞORAY – İKİNCİ BAHAR)
















90’lı yılların sonunda yayınlanan “İkinci Bahar” adlı dizide, Türk sinemasının Sultanı Türkan Şoray, hem çevresel faktörlere hem de maddi imkânsızlıklara rağmen çocuklarına bakmak için didinen dul bir kadın olarak çıkmıştı karşımıza. Çocuklarıyla yaşadığı çatışmanın yanı sıra Ali Haydar Usta ile yaşadıkları aşkla seyircinin gönlünde yer eden Hanım’ı şefkatiyle, şiddetiyle, Ali Haydar ile atışmalarıyla ve kebaplarıyla uzun yıllar daha hatırlayacağımızdan şüphe yok.


HAYRİYE HANIM (GÜVEN HOKNA – YAPRAK DÖKÜMÜ)


















Yayınlandığı dönemde reyting rekorları kıran “Yaprak Dökümü” dizisi’nin hafızalara kazınan karakterlerinden biriydi Hayriye Hanım. “Kol kırılır yen içinde kalır” sözünün vücut bulmuş haliydi adeta. Ailesindeki tüm sarsıntılara rağmen, ortalığı yatıştırmak için uğraşması, çocukları ve kocası arasında denge kurmaya çalışması zaman zaman sekteye uğrasa da çabası takdire şayandı elbette. “Aman ağzımızın tadı bozulmasın” repliğiyle hafızalarımızda yer eden Hayriye hanım’a çoğu zaman sinir olsak, hatta kızsakta unutulmaz dizi annelerinden biri olduğu gerçeğini kimse inkâr edemez sanıyorum. Bunda, karakterin iyi yaratılmış olmasının yanı sıra Güven Hokna’nın muhteşem oyunculuğunun payını da atlamamak gerek.


OLCAY (ZUHAL OLCAY – YEDİTEPE İSTANBUL)


















TRT’nin 2000’li yılların hemen başında yayınladığı, Şiir gibi dizi “Yeditepe İstanbul”un baş karakteriydi Olcay. Kocasının intiharı ile bir gecede hayatı alt üst olan, her şeyini kaybetmiş, İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde eski bir konağın çatı katında kızıyla birlikte hayata sıfırdan başlamaya çalışıyordu. Zaman zaman bunalıyor, yoruluyor, hatta düşüyor fakat sonra yeniden kalkıyordu ayağa. Duru için. Ne kadar güçlü, ne kadar umutlu ve yaşama nasıl sıkı sıkı tutunduğunu dizinin final bölümünde kızı Duru’ya yazdığı mektupta şu satırlarla dile getiriyordu; “ Söz gelimi intihar. Şaşırarak fark ettim ki Duru, onca yoksulluğa, çaresizliğe, mutsuzluğa rağmen aklımıza böyle bir şey hiç gelmedi. Demek ki biz fark etmesekte bizi hayata bağlayan bir şey var…”


SÜMBÜL (SELDA ALKOR – ASMALI KONAK)


















Başarılı oyuncu kadrosu, çekim kalitesi, müzikleri, masalsı mekanları, ve senaryosu ile dizi sektöründe efsaneler arasında yerini alan “Asmalı Konak” dizisiyle hayatımıza giren Sümbül Hanım’a bu listede yer vermemek haksızlık olurdu. Karadağ ailesinin baş tacı Sümbül Hanım, otoriter, metanetli, mesafeli ve doğru bildiklerinden asla taviz vermeyen tavırlarıyla seyircinin hafızasında yer etmeyi başarmış en güçlü anne karakterlerinden biridir bana göre. Onu hep konağın balkonunda yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle uzaklara bakarken hatırlıyorum nedense. Ailesini ayakta tutmak için verdiği uğraş, geçmişe uzanan sırları, düşmanlarına karşı sağlam duruşuyla üzerinden yıllar geçse de hafızalardan silinmeyecek.


ŞEHNAZ (PERRAN KUTMAN – ŞEHNAZ TANGO)
















Başrolünde Perran Kutman’ın yer aldığı, 90’larda yayınlanmaya başlayan ve kısa sürede fırtına gibi esen Şehnaz Tango, gerek hikâyesiyle gerek güçlü oyuncu kadrosuyla yıllar geçmesine rağmen hafızalardan silinmedi. Şehnaz, kızları ile birlikte hayata direnmeye, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, asla yılmayan, inandığı şeylerin sonuna kadar arkasında duran güçlü bir anneydi. Şehnaz’ın anneliğinin yanı sıra boşanmış olduğu, orta yaş bunalımındaki “Tango” lakaplı eski kocası Muhsin’le olan ilişkileri de seyirciyi oldukça etkilemişti. Sarı gülleriyle, Açı Bey’iyle, Şehnaz’ın dert ortağı -siyah cansız manken- Rukiye’siyle hafızalarda yer eden bu sıcak dizinin, yayından kaldırılması o dönem kadın izleyiciler tarafından oldukça tepki çekmiş ve ilk kez yayından kaldırılan bir dizi için protestolar bile yapılmıştı.



ULVİYE (GÜZİN ÇORAĞAN – BİZİMKİLER)



















Türkiye’nin en uzun soluklu dizisi olan bir Pazar akşamı klasiği “Bizimkiler” in en akılda kalan anne karakterlerinden biridir Alman asıllı Ulviye. Oğlu Halis’e ve eşi Davut Usta’ya görgülü davranmaları konusunda öğütler veren Ulviye’yi köpeği Abadi ve “Nein Davut” replikleriyle yıllar geçmesine rağmen hatırlıyoruz ve her hatırladığımızda da gerek usta oyuncu Güzin Çorağan’ı, gerek “Bizimkiler” i gerekse çocukluğumuzun o Pazar akşamlarını özlüyoruz.


ZEYNEP EĞİLMEZ (VAHİDE PERÇİN – ANNEM)

















2007 yılında “Annem” adlı diziyle tanıdığımız Zeynep Eğilmez bu güne kadar izlediğimiz en güçlü, en onurlu kadınlardan biriydi şüphesiz. Bir milletvekili eski karısı olmasına rağmen köfte satarak kızını büyüten ve onun için her türlü zorluğa göğüs geren Zeynep’i kısa sürede
hem çok sevdik. Hem de Vahide Perçin’in su gibi akan oyunculuğuyla unutulmaz anne karakterlerinden biri olarakta hafızamıza kazıdık.



NOT: Bu liste tamamen özneldir.

twitter: @onem_onur